23 Mayıs 2013 Perşembe

GRAFOLOJİ Mİ? O DA NE?

“El falına baktırmaya mı gidiyorsun? Benim çok iyi bir falcı tanıdığım var. Adresini vereyim ona git. Hem indirim de yapar” dedi arkadaşım. “Grafologa gidiyorum, falcıya değil. Hem elime değil, el yazıma bakacak.”
 
Bir akşam, oturmuş Google’dan o site senin, bu site benim gezerken nasıl olduysa, “grafoloji” diye bir şeyle karşılaştım. “Neymiş ya bu?” diyerek, ‘yeni sekmede aç’a gidiverdi elim. Karşıma Napolyon’un imzaları, liderlerin el yazıları falan çıktı. Küçük çaplı bir araştırma yaptım. Tabii yine Google’dan. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğündeki karşılığı  “yazı bilimi” idi. “Yahu o filoloji, yani dil ve yazı bilimi değil miydi?” diye biraz daha araştırmaya devam ettim. El yazısından karakter analizi yapılabiliyor ve eğer varsa hastalıklarınız teşhis edilebiliyormuş. “Nasıl olabilir ki?” diye geçirdim içimden. En iyisi gidip kaynağından öğrenmekti. Zaten bu hafta için bulduğumuz diğer haber konusu da sıkıcıydı. İşgüzar yanım da benimle aynı fikirdeydi. Hem bu hafta için haber yapacak hem de gitmişken kendi el yazımı inceletecektim. Hemen grafolog bulmam lazımdı. Nihayetinde gördüm ki pek de seçeneğim yoktu. Hepi topu 3–5 grafolog vardı Türkiye’de. Zeynep Bornovalı, herhalde en meşhuruydu ki en üstte onun adı ve internet sitesi çıktı. Aradım, derdimi anlattım (tabii işgüzarlık boyutunu değil) ve randevu talep ettim. Nazik bir sesle “Beklerim” dedi.
Zeynep Bornovalı, Grafolog

Haberi Dilara (Boğaz) ile yapacaktık. Ancak henüz onun da hem haber konumuzdan hem de grafolojiden haberi yoktu. Anlatmaya üşendiğimden değil de konuyu tam anlayamadığımdan, “Google’a sor” dedim. Konuyu reddetmemesi için “Hem kendi el yazımıza da baktırırız” diye de ekledim. Bir müddet sonra beni geri aradı, “Çok süper bir konu. Çok merak ettim. Ben de el yazımı inceletmek istiyorum. Randevu alalım hemen” dedi. Ben zaten o kısmı halletmiştim. Dilara’nın konuyu ilginç bulmadığı sırf yazısını inceletebilmek için bu haberi yapmak istediği belliydi. Ne de olsa kişi kendinden bilir işi.

“Kalbin dayanabilecekse yap”

Randevu saatini beklerken okulun bahçesinde oturup çay içiyordum. Arkadaşıma grafolog ile buluşacağımı ve röportaj yapacağımı söyledim. “El falına baktırmaya mı gidiyorsun? Benim çok iyi bir falcı tanıdığım var. Adresini vereyim ona git. Hem indirim de yapar” dedi arkadaşım. “Grafologa gidiyorum, falcıya değil. Hem elime değil el yazıma bakacak.” Arkadaşıma durumu izah edene kadar saat de ilerledi. Hemen Dilara ile buluşup, Kadıköy’e geçtik. Kadıköy’de Balon Kafe’de buluşmak üzere randevulaşmıştık. Tam vapurdan inerken, Zeynep Hanım aradı ve “32 numaralı masada oturuyorum” dedi. Adımlarımıza hız kazandırıp kafeye vardık. İçeri girince 32 numaralı masayı aradı gözlerim. Orta yaşın üzerinde bir ‘İstanbul hanımefendisi’ oturuyordu masada. O an içimden çok zorlamayalım hem de çok vaktini de almayalım kadının dedim kendime. Demez olsaydım. Çünkü aynı zamanda tercüman da olan Zeynep Hanım, az sonra eğitim dili İngilizce olan bir üniversitede okuduğumuz için bizi zorlu bir İngilizce sorgusuna soktu. Baktım ki zorlanıyoruz ve muhabbet İngilizcenin felsefesine doğru gidiyor, “Grafoloji’nin İngilizcesi de aynı telaffuz ediliyor. Neyin nesidir bu grafoloji?” diye sordum. Konuyu değiştirme çabamı anlayınca gülümsedi. 

Yazı bilimi diye bilindiği, aslında el yazısı bilimi olduğunu anlattı. El yazımızda karakter özelliklerimiz belirleyici oluyormuş. Bir enfeksiyon hastalıkları dışındaki tüm hastalıklar görülebiliyormuş. Korkarak “Fal gibi mi yani?” dedik. Gözlerinden alev fışkırır gibi baktı önce. Ardından gülümsedi. “Aslında tam tersi. Fal geleceğe dair bir şeyler söyler. Grafoloji, bugünü ve bugüne kadar olanı görür ve söyler” dedi. Kendisinin nasıl bu işe bulaştığını anlattı. Boğaziçi Üniversite’sinin kütüphanesinde kitaplar arasında geçirdiği uzun zamanlardan bahsetti. Türkiye’de grafoloji eğitimi verilmemesinden yakındı. İtalya’da grafoloji üzerine lisans eğitimi verildiğinden bahsetti. Kendisinin kitaplardan ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde çalışan İtalya’da da grafoloji eğitimi alan bir hocadan öğrendiği belirtti. “Grafoloji virüs gibidir. Eğer bir kez başlarsanız bırakamazsınız. Sürekli teoriyi ve pratiği birlikte yürütmeniz gerekir” dedi. “Şimdi ben grafolog olmak istesem ne yapmam gerekir?” diye sordum. “Kalbin buna dayanabilecekse, tüm grafoloji kitaplarını oku ve bir grafologun yanında sürekli pratik yap” diye cevap verince bir anda vazgeçtim.

Hastanede bir hafiye

Meslek maceralarını anlattı bir ara. Hastanelerde hafiye gibi çalışıyormuş. Doktorlarla anlaşmalı olarak, hastalığı tam teşhis edilemeyen hastaların yazılarını inceliyormuş. Hem de hastalardan habersiz. “Hastalardan habersiz, nasıl onların yazılarını inceliyordunuz?” diye soruyoruz. “Çok kolay. Bekleme salonuna gidip, hastaların yanında oturuyordum. Türk milleti de dert yanmayı sever. Orada hastalarla konuşurken lafı bir şekilde bir poğaça tarifine getiriyordum. Bana tarifi yazmalarını istiyordum. Onlar yazarken de yazılarını inceliyordum” diye gülerek anlatıyor. “Onlardan habersiz olmasına kızmıyorlar mıydı?” sorumuza ise doktorun muayene esnasında onlara bunu söylediğini anlattı. Kendi çocuklarının bile yazılarını onlardan izinsiz incelemediğini söyledi.
 
İlaç alınmadığı takdirde en kolay ruhsal hastalıklar görülebiliyormuş yazımızda. Çünkü ilaç beyni uyuşturuyor ve beyin de o bozukluğu algılayamaz hale geliyormuş. Dolayısıyla bu da yazımıza yansıyormuş. Karakter özelliklerinin ve yeteneklerin çok bariz bir şekilde ortaya çıktığı bazı şirketlerin iş başvurularını özellikle el yazısı ile isteyerek grafologlardan destek aldıklarını söyledi Zeynep Hanım. Türkiye’de de zaman zaman ek delil olarak el yazı incelemelerinin kullanıldığını da belirtti.

Konuyu da yavaş yavaş bizim yazılarımızı incelmesine getirmek istiyorduk. “Yazı analizini nasıl yapıyorsunuz? Bir kişi karşınıza gelse otursa ve hemen bir yazı yazsa, inceleme için yeterli oluyor mu?” diye sorduk. “Ön koşullar tamamsa, kesin sonuç vermese de bir anda yazılan yazı bile çok şey gösterir” dedi. Ön koşul dediği de öyle pek az şey değildi. Eğer uçak yolculuğu yaptıysanız 48 saat beklemeniz gerekiyormuş. Son 48 saat içerisinde denize dalmamış ya da dağa tırmanmamış olmanız ve alkol almamış olmanız gerekiyormuş. Yazı yazdığınız beyaz A4 kâğıdın altında başka bir kâğıt olursa da olmazmış. Bırakın yazdığınız kâğıdı, kullandığınız kalem bile önemliymiş. Zeynep Hanım, “Dandik tükenmez kalemle yazmalısınız. Kaliteli mürekkebi kâğıt emiyor. Yazınızda kalan mürekkebi de görmemiz çok önemli” diyor. En iyi sonuç ise 1 yıl boyunca her gün yazılan yazıların incelenmesinden elde edilebiliyormuş. Yani ölme eşeğim, ölme...

Çıkarın kâğıtları, sınav vakti!

Halimizden anladı ve “Meraktan çatlıyorsunuz değil mi?” dedi. Mahcup birer ifadeyle başımızı onaylarcasına salladık. “Kâğıtlarınızı çıkarın haydi” dedi. Bizde, ne onun istediği gibi kâğıt ne de kalem vardı. Gülümseyerek çantasından birer kâğıt ve birer kalem çıkardı. Ardından grafolojinin baş materyali, büyütecini…

Sağlıklı bir sonuç için yazılarımıza duygu katmamalıymışız. Zeynep Hanım hızlıca bir şeyler söyledi. Biz de yazmaya koyulduk. Onun söyleme hızına ayak uyduramadık tabii. Yazmak daha uzun sürüyor ne de olsa. “Kaçırdığınız yerleri atlayın, ne yazdığınıza değil yazı biçiminize bakacağım” dedi. Yaklaşık 1 sayfa yazdırdı. Sonra sonuç vakti geldi, çattı. Çok şükür, karakterlerimiz iyi çıktı. Zaten bildiğimiz özellikleri anlattı. Gerçi bana, “Eğer seçseydin çok iyi bir mühendis olurdun” dedi ama artık Silikon Vadisi kusura bakmasın. Gazeteciliğe bulaştık bir kere. Hastalık konusunda da sıkıntım yok. Dilara’ya gelince… Onu ben yazamam. Gazetecilik etiğine aykırı olur. Hem Dilara’ya ve Hipokrat’a da fena halde ayıp olur.

Cengiz Alğan@cengizalgan
El yazımızdan check-up bile yapılabiliyormuş. Ama Türkiye'de grafoloji önemsenmiyor.
Kizilcik@Kizilcik_Ulq
Engin akyurek'in ellerinin guzelligi yazisina da sirayet etmis.(ah bi de accik grafoloji bilgim olaydi:P)
Semper Tyrannis@Semper_Tyrannis
grafoloji bilgim olmasa bu mektubu gerçekten bir ilkokul 3.sınıf öğrencisinin yazdığına inanırdım ama var maalesef
Volkan@tourismolog
Botların önüne geçmek için oluşturulan güvenlik kodları artık grafolog (yazı bilimci) arıyor sanırım. Bu nedir abi?

Haber: Zafer Söken, Dilara Boğaz
Kurgu ve Edit: Zafer Söken

1 yorum: